26 Ağustos 2012 Pazar

Fight Club (Dövüş Klübü)



IMDB:8.9/10

".....Etrafıma baktığım zaman bir çok yeni yüz görüyorum. Susun! Bu ilk iki kuralı çiğnediğiniz anlamına geliyor. Burada yaşayan en güçlü ve en zeki erkekleri görüyorum, bu potansiyeli görüyorum ve hepsi heba oluyor. Lanet olsun! Bütün bir nesil benzin pompalıyor, garsonluk yapıyor ya da beyaz yakalı köle olmuş! Reklamlar yüzünden araba ve kıyafet peşinde! Nefret ettiğimiz işlerde çalışıp gereksiz şeyler alıyoruz.
                    Bizler tarihin ortanca çocuklarıyız. bir amacımız ya da yerimiz yok! Ne büyük savaşı yaşadık ne de büyük buhranı bizim savaşımız fani bir savaş. En büyük buhranımız hayatlarımız.
                    Televizyonla büyürken milyoner film yıldızı ya da rock yıldızı olacağımıza inandık. Ama olmayacağız. Bunu yavaş yavaş öğreniyoruz ve o yüzden çok çok kızgınız!..."
          

                    Bu repliği bilirsiniz değil mi? İçinde bir çekilme bir katılık barındırması bir yana kült olmuş, ezberlenmiş bir kelimeler topluluğudur okuduğumuz. Öyle ki bahsetmeyesimiz gelir bundan ama içten içe yaymak isteriz ruhumuzu arındıran krallık köleliğini. Aslında ya IKEA yataklarının "kölesi"yiz, ya da 15. katta kutu tabir edilen bir daire sahibiyizdir.
                   
                   Uykusuzluk "Adsız Borçlular" ya da "Tüberküloz" ile son bulur. "Testis Kanseri" olmamışlık bile olmuşluk kadar ağlatır. Ağlarsınız ve rahatlarsınız. Yalancı olmak işimize gelir.Saflıktır belki de bu ama anlayacak insan mı vardır boşverin 'yalancı olmak işimize gelir' "Bob'un kadın göğsü var"dır ve biz "Tanrınınkiler de böyle olmalı" deriz. Ve bir gün "Herşey mahvolur", "Tümör"ünüz -ya da "Sahtekar"ınız- çıkagelir, uykusuzluk sarar her yanınızı ve asla eski "yalan" olamazsınız. Ve aniden, hatırlamadığınız bir anda, bilmediğiniz bir yerde uyanırsanız "başka biri" olarak uyanabilir misiniz?
                  
                   'Tek porsiyonluk' nedir bilir misiniz.Uçakları düşünün.Yiyecekleri içecekleri.Sonra bir de hayatı. Tek porsiyonluk hayat.Elinizdeki "ölümcül" bir şeydir ama kaderiniz de yanında promosyondur işte. Kuponsuz ve bedava! Prosedür yüzünden bavulunuzdan, Calvin Klein gömleklerinizden, kötülüğünüzü ve insani sıvılarınızı bastıran parfümlerinizden, diktörtgen bir yaşamdan olursunuz bir anda. "Kutunuz" da yanmıştır en olmadık zamanda. Jeton önce "Sahtekar"ı sonra da "Kader" i arar. Kaderdir bu, bumerang gibi. Kapansa da jetonlu icad, zillenir başınızda ve açarsınız "*69" lanmış kaderi. Önce yeni bir kutunuz, sonra yeni bir terapistiniz olur bir anda "Kader". Adına birşey demezseniz dışarda siz sizsinizdir. Sarı kravatını takan "Salı Günü" gibi sıradansınızdır; ve günler sizi bu yarışta geçtiğinde eski siz ile yeni siz arasındaki yedi fark biter bütün "siz" ler kaynaşır anlaşır. ve işte doğdunuz bile tek yumrukla!
                   
                   Kan tuz ve zafer kokan sokaklardan bodrum katlarına taştınız; sonra çoğaldınız, ürediniz, her gece bilmediğiniz halde "Sahtekar"la seviştiniz, suya "Sabun"a dokundunuz, kanattınız. Ordunuz oldu, yüzbinleriniz size taptı, "Tarihin Ortanca Çocuk"larına gerçekliği anlattınız, bilmediğiniz suikastler yazdınız. Nasıl mı? Ne demişler: "Yaşasın Kader". Herşey birden sondan başa sardı. Söylecek sözünüz kalmadığında aslında "Kader"in "Siz" olduğunu görüdüğüzde şizofren tavrınız gardını aldığında, "Kader" "Kıyamet Projesi"ni çoktan onaylamıştır. Nitro gliserinli bol köpüklü bir patlama herkese iyi gelir aslında. Arınmak buna benzer. Kurtulup "Kendiniz"e ateş ettiğinizde de sonu zaten yazmışsınız demektir. Siz Tyler Durdan "Kader"in dövüşünü kazandınız.
                                    Bu filmi önce izlemenizi tavsiye ederim ki zira o zaman yazdıklarım anlam bulur. İnanılması güç kurgusu, replikleri ve anlamı ile yönetmen David Fincher sizi unutması zor bir bulmacaya belki de "Kader"inize sürüklüyor.








Takipçilerim aksiyon macera filmlerini sevmediğimi bilir.Bu filme macera yada aksiyon filmi diyebilir miyim o konuda pek emin değilim psikoloji yada dram da diyebilirim çünkü birçok dala girebilir diye düşünüyorum.Tek söyleyebilceğim şu ki belki de hayatınızı değiştirebilcek olan bir filmdir bu.İzleyin ve görün ama izlerken düşünün.Çok şaşıracaksınız..

PS: Oyunculuklar mükemmel >>>Brad Pitt, Edward Norton ,Helena Bonham Carter<<<
Fragmanını aşağıdan izleyebilirsiniz.







15 Ağustos 2012 Çarşamba

From Paris with Love (Paris'ten Sevgilerle)


  Paris’te, Amerika Konsolosluğu’nda çalışan James adlı bir genç, bir Amerikan ajanıyla işbirliği yaparak şehre yapılacak terörist bir saldırıyı önlemek ister.
Ne zaman ki James peşinde oldukları suç örgütünün hedefinde olduğunu keşfeder, kendisi için dönüş olmadığını anlar. Sonraki 48 saat içinde hala hayatta kalabilmesi için, Wax tek umuttur.
Başrollerini JOHN TRAVOLTA ve JONATHAN RHYS MEYERS‘ın üstlendiği non-stop aksiyon komedi tarzı filmin yönetmenliğini Pierre Morel, yapımcılığını ise Virginie Besson-Silla gerçekleştirmiştir.


John Travolta nın ben ölmedm hala burdayım diye bizlere bir hatırlatma yaptığını gördüm resmen.Aksiyon,macera türü filmleri pek fazla izlemem ama Travolta ismini okuyunca izlemeye karar vermiştim.Pişman da olmadım.Kesinlikle filmin nasıl bittiğini anlamayacaksınız oyunculuklar o kadar iyi ki sizi sürükleyip götürecek.Aslında itiraf etmeliyim ki filmin 92 dakika olması beni üzdü.Keşke biraz daha uzun olsaymış dedim :))
Buna rağmen filmde bir şeylerin eksik olduğunu da kabul etmek gerekiyor.Ama eksiklikler Travolta nın rahat tavırlarıyla kapatılmıştı diyebilirim.Jonathan Rhys Meyers da çok başarılı bir oyunculuk sergilemiş.
Aksiyon severler burayaa!! :)))

9 Ağustos 2012 Perşembe

3 İdiots (3 Aptal)


IMDB:8.3/10
Hindistan'ın en iyi mühendislik okuluna başlayan öğrencilerin hayatını anlatıyor özet olarak. Sistemin daima yarış üzerine kurulu olduğu, herkesin en iyi olmaya çabaladığı bir okulda sistemi değiştirmeye çalışan bir öğrenci ve onun en yakın 2 arkadaşı. Başlarından geçenler, hayattan aslında ne istedikleri.Ranco karakterinin başrol oynadığı film dram ve komedi türünü en iyi şekilde harmanlayıp bize öğretici bir film olmakta.
 idiot hayata bakış açısınızı köklendirecek bir film, etkileyici sarsıcı, eğitim sistemlerine Hindistanın sosyo ekonomik gerçleklerine yaralayıcı bir şekilde parmak basarken kullanılan karakterin derinliği o kadar bizden uzak ki, pek çoğumuzun hayatın oyunlarıyla şekillenen tek tipliliğini, risk almazlığını ve başkalarının hayallerini gerçekleştirme eğilimini çok iyi eleştiriyor, kısacası film bize kalbinin sesini dinle mesajını veriyor. Bir yandan dramıyla iç parçalıyor bir taraftan dramın komedisini yapabiliyor daha ne desem bilemedim o kadar gerçek, o kadar samimi ki etkisinden kurtulmak mümkün değil.Amir Khan ın oyunculuğuna ise ayakta alkışlanmalı demek çok yerinde olur.Oyunculukların her biri pek parlak sayelerinde filmin her bir karesinden samimiyet akıyor.

 Müziklere gelince her zaman ki gibi bu filmdede müzikler filmin anlamına anlam katıyor özellikle şu kahramanı aramak için çıkılan yolda çalan ve filmin o karesinin derinliğine derinlik katan behti hawa sa tha woh parçası

Film biraz uzun ama hayatımda izlediğim en iyi filmlerden biri diyebilirim :)) Gerçi Hint filmlerinden de kısa olan yok diyebilirim .Çokçokçok eğlenceli kesinlikle zamanınızı ayırıp izleyin bencee xoxoo :))
Fragman>>>